Seyahaccnâme
Hani olur ya gönlünüze eser de Dünya’nın en mühim problemleri sizin de derdiniz olur. Çözmek için kafa patlatır ve elinizden geleni yapar hallere girerseniz yol da katedersiniz. Hani bütün bu mühim şikayetleri bitirmek ve yolumuza alnımız açık devam etmek sadece bireysel bir mesele değil… Ama öyle bir çağda yaşıyoruz ki atalarımız ellerinden geleni yaptıkları halde daha işbirliği ve paylaşımı öğrenememiş ve öğretememiş, cinselliği bile doğru yapamamış ve doğrultmamız gereken bir belimiz var.
Millete bakınca herkes stres yükünden dolayı doğru düzgün düşünemez hale gelmiş, buna bir de bencillik ekleniyor. Bir yandan da bakıyoruz ki esrar bitkisi birilerinin endüstriyel yatırımlarında rekabet istememesi yüzünden devletlere yasaklatılmış ve imajı canavarlaştırılmış, nihayetinde faydaları da toplumlar tarafından araştırılmamış ve öğrenilmemiş. Aslında bu kenevir bitkisine yoğunlaşmak toplumların yığınla problemini çözmek için en önemli önerilerimden biri; sadece psikolojik problemlerden bahsetmiyorum, ekonomik ve endüstriyel problemlere de çare.
Eğer topluca paramızı birleştirerek kenevir ürünleri ve alternatif yaşam olanakları ile geçinen komünler kursak toplumu şifalandırabilecek önemli bir dinamizm yaratmış oluruz. Bu şifa çokboyutludur. Kenevirden 400 adet hatta ilerde daha da fazla endüstriyel ürün yapılabilmektedir. Bunun yanı sıra en az 80 Ayurvedik reçetede bulunmakta, kozmetik ve medikal ürünler üretilebilmektedir. Halk komün ekonomisi içinde kenevir ile herşeyi yaparak hem ülke içinde hem ülke dışında satarak geçimini sağlayabilir. Ortak elektronik cüzdanlar kullanarak hepimiz milyonlar hatta milyarlar içinde yüzebiliriz, yeri geldi mi devlete dış borçları ödemesi ve cari açığı kapaması için yardım bile yapabiliriz…
Tek mesele güçlerimizi birleştirmek…
Bu komünler ile köyleri de kalkındırabilir. Şehirden kırsala göç dalgası başlatabiliriz. Özel Köy Enstitüleri kurarak kırsal yaşamda eğitim olanakları oluşturabiliriz. Paylaşımlı ekonomi içinde yaşayan eğitimli bir kırsal nüfus bir çok mucize gerçekleştirebilir.
Bu komünler içinde Şifa hizmetlerinin yapıldığı Şifahane, Danışmanlık Merkezi, Şifa Okulu, İnzivalar ve Dergahlar da bulunursa insanlar tatillerinde şifalanırlar. Turistik açıdan da bir çok olanak yaratabiliriz. Sanatçılar köyleri sanat eserleriyle güzelleştirse her köy gezilebilecek bir açık müze gibi de olur, ülke içinde yapılan yolculuklar böylelikle çok renkli hale gelebilir. Duble yollar ne güne duruyor değil mi?
Türkiye 16 senelik tek parti iktidarı boyunca istikrarlı olarak değer kaybetmiştir. Başkasının 1 saatine karşılık biz aynı iş için 4 ve hatta daha fazla saat çalışmamız gerekir hale geldik. Ekonominin temellerini çatırdatacak hamleler daha iktidar partisinin geldiği ilk yıllarda yapılan özelleştirmeler ile yapıldı. Bu hamle haliyle ekonominin içine içine işledi ve Türkiye daimi olarak ekonomik kriz eşiğinde yaşayan bir ülke oldu.
Şu anda AKP iktidarı ekonominin gidişatını kestiremediğin için büyük bir kriz durumunda oylarını kaybedeceklerinden alelacele bir erken seçim ortaya çıkardılar. Seçimden sonrası ekonominin ne hale gelebileceğini kestiremiyorlar. Baştan yanlış hamle yaptıkları için ekonomiyi düzeltecek bir çözümleri de yok. O tapeler de montaj değildi bence…
Devlet gerekli endüstriyel üretimin sağlanması için tekrar şirketler, fabrikalar ve servis ağları kurmalı. Bunu devlet yapmıyorsa halk birleşerek kendi içinde yapmalı.
Özelleştirmelerin baştan halka arz edilerek yapılması gerekiyordu. Bunun yerine ülkenin varoluşu için çok önemli olan kurumlar yabancı sermayelere satıldı.
Şimdi Atatürk bizi iç ve dış mihraklara karşı uyarmıştır. Neden Türkiye’yi doğrudan veya dolaylı olarak hedef alan dış mihraklar var? Çünkü Osmanlı Devleti döneminde Fetih Ekonomisi altında Avrupalıların çok canlarını yaktı ve çok ah topladı. Osmanlı Devletinin borçlarını üstlenen Türkiye de bu bedduaların nasibini alıyor.
Fetihler üzerinden ekonomiyi geçindirmek yerine içimize dönüp içimizi sağlamlaştıran ve doyuran uygulamaları ve keşifleri yapsaydık Dünya genelinden ah toplamazdık. Atalarımızın hataları ile yüzleşmemiz gerekiyor. Atalarımız çok yanlış yaptı ve bizim onları düzeltmemiz gerekir. Miras aldığımız bugünümüz atalarımızdan bize gelmiştir. Ellerinden gelenin yetmediği bir çok durum oluştu Dünya’da özellikle son yüzyılda.
Türkiye’nin Dünya’ya acil olarak örnek davranışlar göstermesi gerekir. Dünya’ya bir iyiliğimizin dokunması gerekiyor affedilmemiz için. Yoksa Türkiye ile uğraşan mihraklar hep çıkar.
Dış ve iç mihraklar Türkiye genelinde stres ve kriz ortamı yaratarak Türkiye’yi azap içinde tutuyorlar. Toplumsal yaşamımızı cehenneme çeviren davranışları bırakıp Dünya’da cenneti vaat eden hareketler yapmaya başlamalıyız. Özgür düşünceyi ve yaratıcılığı destekleyerek Dünya için yenilikler getirmeliyiz.
Ben de bunun için Şifa Gönüllülerini örgütlemeye koyuldum. Gönüllü olmak isteyen var mı?
Araştırmacı, Eğitmen, Şifacı, Terapist, Psikolog, Psikiyatrist, Doktor, Öğretmen, Reklamcı, Sosyal Medyacı, Avukat, Girişimci, İnşaatçı, Sanatçı, Bilim Adamı, Öğrenci, Memur ve daha nice koldan aktivistlere ihtiyacımız var. Herkesin bize yardımı dokunabilir. Araştırmalarımıza katılımcı olarak da gelebilirsiniz.
Şu anki faaliyetimiz bir Eğitim ve Araştırma Merkezi başlatmak. Bu merkezin bir çok amacı var. Ama en önemli amacı Şifa Disiplini içinde Dünya’ya yaygın geçerliliği olan bilgileri üretmek. Böylelikle Dünya bilincine katkı sağlamak istiyoruz. Şifa ve Ruhsallık konusunda doğru ve yanlışları saptamak ve doğru uygulamaları yaygınlaştırmak da amaçlarımızdan biri.
Hedeflerimizden biri Şifacıların Sağlık Bakanlığı tarafından kabul görmesi ve Şifacıları değerlendirmeden geçirmesi. Böylelikle Şifacılar hastanelerde, okullarda, cezaevlerinde, huzurevlerinde çalışabilirler. Sayısız hayra kapı açılabilir böylece.
Gönüllüler emeklerinin karşılıklarını da alacak. İnisiyatifimizin bütün gönüllüleri komün bir ekonomiye dahil olacaklar ve ortak bir cüzdanımız olacak. Herkes hizmetlerine bedel koyabiliyor. Ancak ilmin zekatını vermek de mühim bir meseledir. Burası her konuda emeklerinizin karşılıksız kalmayacağı bir dergahtır.
Hedeflerimizi koyarken Allah’ın da arzularını ve amaçlarını gözetiyoruz. O’nunla daimi olarak bir işbirliği içindeyiz. Bu yolla İlahi İşler gerçekleştirebiliriz.
Haccıma yoldaş arıyorum yani…