Samimiyetimle

Ömer Melih Aksoy
5 min readMar 23, 2018

--

Ne yalan söyleyeyim en son birisi dertlerimi dinleyeli çok uzun zaman oldu.

Aslında Dünya ve insanlık için güzel şeyler yapmayı planlıyorum. Gelecek için umutlarım var. Belki şu an elimden gelenin hepsini yapmıyorum ama kendimi buna hazırlıyorum. Ben bu ömrümü sadece kendim için yaşamaktan vazgeçtim. Dünya ve insanlığın şu anki halini gördüğümde gerçekten kendimi adayarak başkalarına da örnek olabilirim ve hep birlikte burayı daha güzel bir yer haline getirebiliriz.

Bir çok açıdan gerçekten şanslı bir bireyim ve bunun için şükrediyorum. Geçmiş yaşamlarımdan da bugün için taşıdığım yüklü bir mirasım var ve bunu en iyi şekilde değerlendirmek istiyorum. Gördüğüm kadarıyla insanlar daha benim eğildiğim konuların önemini tam olarak kavramadılar. Bunu anlatmak biraz da benim görevim. Kendimce aklen gelişmiş bir bireyim ve akılları şifalandırmak istiyorum.

Ne yalan söyleyeyim bazen kendimi Dünya’nın bütün yükünü sevgi ile omuzlarına almış bir Atlas gibi hissediyorum. Bu yükü sırtlanmak benim için gerçekten güzel şeyler başarmak için fırsatlar doğuruyor. Şu aralar bana yardımcı olmak için çaba gösteren insan sayısı bir elin parmaklarının yarısını geçmiyor. Bir çok şey yapmak istiyorum ve yeterli desteği gördüğüm söylenemez. Dünya’da yapılacak çok iş var. Tek başıma çok yol alamayacağım da aşikar ama elimden geleni ardına koymayacağım. Yapmak istediğim şeylerin Dünya ve insanlık için ne kadar gerekli olduğunun farkındayım.

Şifa, Geçmiş Yaşamlar, Astroloji, Simya, Maji, Tantra, Yoga ve Tasavvuf gibi konuları akademik ortama taşıyarak bu konuların hakkıyla doğasına uygun bir şekilde uygulanarak araştırılmasını ve üzerine çalışılmasını amaçlıyorum. Bu konular doğasına uygun bir şekilde açıklandığı ve uygulandığı zaman toplumdaki bir çok yaygın problemin de çözülmesini sağlayabilir. Akademisyenlerin özellikle bilinçlendirilmesi gerekiyor ve bunun için akıl da gönül de gerekli. Toplumda psikolojik sağlık konusunda en önemli otorite kabul edilen psikiyatristlerin kendilerine gelen kişilerin dertlerini dinlemek ve anlamak yerine sadece muhabbet ettiklerine ve ilaç yazıp gönderdiklerine üstüne üstlük bunun için herkesin ödeyemeyeceği paralar aldıklarına şahit oluyorum. Elbette kendilerince yöntemleri vardır ancak bunlar Şifa Disiplininde var olan yöntemlerin yanında çok etkisiz kalıyor. İlaçlar problemleri çözmüyor, sadece semptomların üstünü kapatıyor ve insanı kendi benliğinden uzaklaştırmak gibi önemli yan etkileri var. Psikolojik kökenli fiziksel rahatsızlıkların yaygınlığı da düşünülürse şifacılar hastanelerde çalışmalı.

Herkesin geçmiş yaşamlarında ne olup bittiğini görerek kendini tanıması gerektiğinin bilincinde olan birisiyim. Bir çok kişi geçmiş yaşamlarında ve dolayısı ile tarihte olan bitenlerin bugün kendilerini ne kadar ve nasıl etkilediklerinin farkında değil. Ben görebiliyorum ve anlayabiliyorum, ancak insanların regresyon terapisinin getirdiği derin şifayı deneyimlemesi gerekiyor. Bu sayede şizofreni ve major depresyon da dahil olmak üzere bir çok psikolojik problem ilaç kullanmaya gerek kalmadan çözülebilir. Hastalıkların psikolojik sebepleri de düşünüldüğü zaman Şifa disiplini Tıp ile her zaman birlikte çalışmalıdır.

İnsanların cehaletinden aydınlanmış bireylerin sorumlu olduğunu düşünüyorum. Işığımızı paylaşmadığımız zaman onu yakmıyoruz. Işık karanlığa daimi olarak nüfuz eder. Cehaletten şikayetçi olan aydınlar bence yeterince çaba göstermiyorlar, aydınlıkları da sözde kalıyor. Sözler kadar edimler de önemli.

Zamanın kilitlerini açabilmek için hem geçmiş yaşamlarımızı şifalandırmalı, hem geleceği düşünmeli hem de astroloji ilminden anlamalıyızdır. Bunlardan yoksun olan şifacıların çoğunlukla etkisiz kaldığına şahit oluyorum. Etkisiz şifacıların olduğu bir toplumun ilerlemesi çok mümkün değildir. Zamanı iyi anlamalı ve açmalıyız, sadece anda kalmak hiçbir şeye yetmez. Anı şifalandırmak için zamanın her boyutunu keşfetmeliyiz. Anda zaten sonsuz mekan var ve zihnimizin içinde geçmişi de geleceği de barındırabiliyor. Geçmiş yaşandı, gelecek de yaşanacak. Bugün dünden ve yarından bağımsız değil, çünkü neden-sonuç bağlantıları var.

Kendimizi ve gelecek nesilleri doğru bir şekilde eğitmek daha güzel bir geleceğin anahtarı. Biraz da eğitim sistemi insanları hayata yanlış hazırlıyor. Klasik eğitim sisteminde bir dizi ders gördükten sonra sınav oluruz. Ancak hayatın içinde bazen sadece tek bir dersi almak için bile bir dizi sınavdan geçmemiz gerekir. Hayat bizi daima test eder çünkü böyle öğreniriz. Bunu kabullenmek çok gerekli bir olgunluktur. Attığımız her adıma dikkat ettiğimiz patika yollarda yürüdükten sonra bacaklarımız güçlenir ve kıvraklaşır.

Etraf sevgi edebiyatı yapan insanlarla dolu, ancak pek azı sevginin gerçek gerekliliklerini sağlama yönünde çaba gösteriyor. Sevginin de derslerden önce gelen sınavları var. Sevgi hakkında konuşmak kolay ama bunu gerçekleştirmek basit olsa bile kolay değil. Türkiye’de insanların genel olarak yaşamlarına baktığım zaman sevgiyi tam olarak yaşamadıklarını çünkü sevginin gerekliliklerini tam olarak yerine getiremediklerini görüyorum. Boş konuşmak istemiyorsak sevgi dediğimiz yerde güven, adalet, hoşgörü, hakikat, samimiyet, neşe, huzur, mutluluk, anlayış, paylaşım ve bereket olmalıdır. Bunların olduğu yerde sevginin tam olarak varolduğunu söyleyebiliriz. Ancak bu konuya sadece duygusal ve sezgisel olarak yaklaşmak pek doğru değil. Sevginin gerçekten varolabilmesi için aklımızı doğru ve güzel kullanmamız aslına bakarsanız bir şart.

Pek çok kişi akıl ve gönül arasında çelişkiye düştüğünden şikayetçi. Aslında ikisi bir arada uyum içinde varolabilirler. Zihni hapishane, maymun veya robot olarak görenler var. Ama deha şuuru geliştiren birisi için zihin hiç de böyle değil. Akıldan kaçmak yerine onu olduğu gibi görmek kusurlarını gidermek ve şifalandırmak için de gerekli. Zihnimizi doğru kullandığımız zaman yaratıcılık ve zeka ile bugün mevcut olan problemleri çözebiliriz. Sorunsuz bir evrende yaşamıyoruz ve çarelere aklımızla ulaşıyoruz. Zihnimize de gerekli özveriyi göstermeliyiz.

Boş konuşmak istemeyen birisi kendini dinleyen kişileri düşünmeli ve ağzından çıkanların farkında olmalıdır. Bir şifacı olarak insanların kendilerinden bahsetmelerinden hiç sıkılmıyorum. Bu yolun gerekliliği olarak insanları özellikle kendilerinden bahsettikleri zaman can ve ruh kulağı ile dinlemem ve gönül gözü ile görmem gerekiyor. Ancak insanların bazen de çok boş konuştuklarının farkındayım. Kimisi kusurlarını meziyet sayıyor, kimisi kendilerinin çok alışkın oldukları konuları başkalarının çok rahat anladığı sanıyor, kiminin lafları çorbaya dönüyor, kimisi problemlerini abartıyor, kimisi alışkanlıktan konuşuyor, kimisi oldum sanıyor, kimisinin de şikayetleri hiç bitmiyor. Çoğunlukla insanlar kendilerinde varolan ama kabullenemedikleri yönlerini başkalarına yansıtarak şikayetçi oluyor. Dilimizi iyi kullandığımız zaman düşüncelerimizi yönetebiliriz. Ne söylüyorsak öyle düşünmeye başladığımız bir gerçektir. Hayatı olumsuzlamak ve şikayet edip sızlanmak bizi güçsüz düşürür; bunun yerine olumlu olanı tercih etmek, çözümleri aramak ve bulduğumuzda uygulamak daha yerindedir.

Bir durum olduğunda ilk hissettiğimiz duygu ve düşünce ile hareket etmek yerine bunu işlemek beraber yaşamı daha güzel kılmak için de bir gereklilik. Öfkeyi biraz sevgi ile işlediğiniz zaman adaleti elde edebilirsiniz. Korkudan kaçmak yerine üzerine gittiğiniz zaman cesareti elde edebilirsiniz. Gurur ne kadar gereksiz olsa bile doğrulandığı zaman onur ve vakara dönüşebilir. Takıntılarınızı doğru geliştirirseniz hayat amacınızı ve hayallerinizi gerçekleştirebilirsiniz.

Herkes kendi imkanlarını ve yetenekleri ile birlik içinde hareket ettiğimiz zaman sonsuz olumlu olasılığın da kapısını aralayabiliriz. Bunun için gönüllülerden oluşan bir Şifa İnisiyatifi teşkilatlandırıyorum ve bir Şifa Enstitüsü kurmak istiyorum. Sadece İstanbul ve Türkiye ile sınırlı kalmak istemiyorum. Bu yolla hem kendi içimizde şifalanabilir hem de Dünya’ya açılabiliriz. Şifa bütün insanlığın ihtiyaç duyduğu bir disiplin.

Şifa kutlu bir yoldur, bu yolda her şifa çalışması Allah ile birlikte yapılır. Yol boyunca Allah hep bizimledir, bize rehber olur. Her zaman sınırlarımızın ötesindeki bir sonraki adımı atmamız gerekebilir, burada İlahi Nurun bir özelliği olan İlham ve İçgörü devreye girer. Şifa insanların tamamlanması ve daha iyi olmaları için önemli bir araçtır ve bir gerekliliktir. Herkesin Allah ile muhabbet halinde kendini şifalandırabilme yeteneği potansiyel olarak vardır.

Son yıllarımı kısmen tecrit halinde geçirdim. Şifa yolunda olduğum için insanlardan gayrı bir yaşamım olamıyor. Kimseye zararım yok, aksine benimle olan herkese şöyle ya da böyle bir faydam dokunuyor. Bu yüzden sevilen birisiyim. Ancak eski arkadaşlarımın çoğuyla irtibatım tamamen koptu ve benim gerçekten sağlam ve kalıcı dostluklara ihtiyacım var. Şifa İnisiyatifimizin bu yönden bir dost meclisi olmasını temenni ediyorum.

--

--

Ömer Melih Aksoy
Ömer Melih Aksoy

No responses yet